|
Rashomon* Raşomon (Rashomon) pek de yeni olmayan (1950) ve siyah beyaz çekilmiş bir film. çekildikten bir yıl sonra Venedik Film Festivali'nde gösterildiğinde, dünya Japon sinemasıyla daha doğrusu Akira Kurosawa ve sinemasıyla tanışma fırsatını yakalar. Film, yazar Akutagawa Ryonusuke'nin "Ormanda" (in a Grove) isimli öyküsünden uyarlanmıştır. Film Eski Japonya'nın başkenti Kyoto şehrinin en büyük kapısı olan Raşomon'un yılların zalim etkisi ile hayli yıpranmış ve harap silueti ile karşılar seyircisini. Aynı zamanda bu devasa kapı, altına sığınan insanları hem aşırı sağanaktan korumakta hem de bu insanların gerçeği arama yolculuklarına ev sahipliği yapmaktadır. Filmin konusu Ormanda evli bir çiftle karşılaşan bir haydut (bir samuray) erkeği öldürür, karısına tecavüz eder. Hepsi bu kadar ... ama ... gerçekten hepsi bu kadar mı? Olaylar yaşanmış ve bitmiştir. Ama olayı yaşayanlar, doğrudan ya da dolaylı tanıklıkları olanlar için durum hiç de öyle değildir. Öyküyü farklı bakış açılarından izleriz; haydutun, kadının, Budist rahibin, oduncunun, hatta ve hatta ölü adamın bakış açılarından. Hepsi de birbirinden farklıdır. Gerçeğin peşinde Peki ama hangisi gerçek? Ve gerçek nedir? Tanıkların hepsi mahkemede farklı hikayeler anlatmaktadır ve bu konudaki bilgimiz giderek artmaktadır. Buna rağmen iş hiç de kolay değildir. Aslında mahkeme heyetinden görünen pek kimse de yoktur ortada, tanıklar kameraya konuşur yani bir yönden yargılayıcılar, izleyicilerdir. Ancak kime inanmalıyız Bilişlerimiz mi biziz, yoksa bizler mi bilişleriz? Bilmece gibi söz. Önce kavramlardan başlamak en iyisi. "Biliş" ne demek? İngilizce "cognition" kavramına karşılık önerilmiş bir kavram. TDK sözlüğünden biraz yorumlayarak (l) alacak olursak: "Kişinin bir nesne, durum ya da olaya ilişkin bilgili ve bilinçli olması". Bilgili ve bilinçli olması beklenen insanoğlu aynı olayı neden bu kadar farklı aktarmaktadır? Örneğin adamın ölümü cinayet, kaza ya da aşağı yukarı eşit koşullarda bir kavga sonucunda olabilir. Ama insanlar bu gerçekleşmiş olayla ilgili bir tür yalan söylemektedir. Bunun nedeni büyük olasılıkla olayın sonlanmasına rağmen gerçeğin rahatsızlık verici etkilerinin sürmekte oluşudur. Bilişleri çarpıtmadan başkalarına ve özellikle kendilerine yalan söylemeden duramazlar. Çünkü bilişleri deforme edip yeniden yoğurup yapılandırmaları, değiştiremeyecekleri gerçeğin yakıcı ve tahrip edici etkilerine karşı bir kalkan oluşturma çabasıdır. Çünkü özsaygılarını sürdürebilmeleri için buna gereksinim duyarlar. Ve bu bilişsel çarpıtmalar işlev gördükçe sürer gider. Dile, psikolojiye, felsefeye ve sinemaya katkı İngilizce dahil bazı dillerde "raşomon" kavramı, bir olayın doğruluğunun farklı tanıklıklar nedeniyle bir türlü kanıtlanamayacağına karşılık olarak yerini almıştır. Benzer bir şekilde "raşomon etkisi" (raslıomon effect) bir olayın anımsanma süreçlerinde algının öznelliğine (subjektivite), göreliliğine ilişkin etkiyi tanımlamak üzere psikoloji alanında da kendine yer bulmuştur. Doğu bilgeliğine göre "gerçeklik" görelidir. Gerçeklik daha çok görünende değil, zihinde biçimlendirilmiş olanda, imgelem gücünden kaynak alanda varolur. Neleri, nasıl görme tutkusu varsa oraya odaklanılır. İnsan ilişkileri ve gerçeklik üzerine ortaya koyduğu söylemi ile Raşomon doğu bilgeliğinin sinema aracılığı ile somutlaştığı başarılı bir örnek olarak, öncülük görevini yerine getirmiş oluyor. Siyah beyaz bu filmde ışığın sembolik kullanımındaki başarı, filmin güçlü öyküsünün etkisini daha da artırıyor. Kameranın doğrudan yöneltildiği çıplak güneş ışığı şeytani, kötü ya da impulsif olanı yansıtmakta, bu tarz eylemlerin etkisini artırmakta başarıyla kullanılmıştır. Aktarmayı istediğim bir diğer anektod ise filmde duygu dışa vurumu etkisine dayanan stilize oyunculuk ile ilgilidir. Yönetmenin yüzleri yakın çekime alarak bu benzersiz etkiyi sağlaması, kayda değer ancak bunu sadece yönetmenin başarısı olarak görmek doğru değiL. Kurosawa efsanevi oyuncusu Toshira Mifune (haydut) ve çekim ekibi ile bir mola sırasında Afrika'da geçen vahşi hayvanlarla ilgili bir film izler. Kurosawa o sırada TV'de görünen aslana dikkat kesilir ve oyuncusuna aslanın esnemesi, kükreyip gürlemelerini göstererek, "Ben de senden bunu bekliyorum" der. Raşomon'daki o aşırı kudretli, bir o kadar da abartılı aktörlük, Mifune'nin vahşi, çıldırmış, insanlıktan çıkmış performansı, biraz da bu anektodla anlaşılır hale gelmektedir. Bir başyapıt olarak nitelenebilecek Raşomon filminin 1964 yılında Sydney Lumet tarafından çekilen ve Paul Newman'ın başrolünü oynadığı Hollywood versiyonu "The Outrage" ise bu başarıya pek yaklaşamamıştır. Sonsöz: Hiçbir şey göründüğü gibi değil Raşomon, Japonların ve doğu kültürünün gizemli dünyasına bir pencere oluşturması, sinernatografik başarısı nedeniyle batıdan pekçok övgü ve ödül (Venedik Film Festivali (1951), Altın aslan) almıştır. Japonlar ise filmi fazla Avrupalı bulmuş, geleneksel Japon yaşamını yansıtmaktan çok katı gerçekçi bir nesnelliği seçmesi nedeniyle eleştirmişlerdir. Bilişler ve gerçeğe bakış açısı buradaki farklılıkta da kendini göstermektedir. Neredeyse filmin başından sonuna kadar süren yağmurla ilgili bir bilgiyi aktararak, bu yazıyı tamamlamak uygun olacak. Filmdeki yağmur siyah bir mürekkep aracılığı ile boyanıp bir ton kazandırılarak çekilebilmiştir. Çünkü o zaman kullanılan kameraların lensleri saf sudan oluşan yağmur görüntüsünü yakalayamamaktadır. Ne denebilir? Galiba, hiçbir şey göründüğü gibi değil...
Prof. Dr. Cengiz TUĞLU *Popüler Psikiyatri Dergisi'nde yayınlanmıştır.
|
|
|
| |